1 Ağustos 2014 Cuma

Bazı ithamlara şahsi cevabımdır.

Samimiyetle dediğiniz yazıyı şimdi okudum buna verecek çok güzel cevaplar da var elbet nitekim verilmiş ve verilmeye de devam edilecek.
Fakat yazınızı okuyunca ortaya çıkan sonuç samimiyet değil de başka birşey oluyor.
Şimdi o yazdıklarınızı okuyunca insan gülüyor haliyle bu vatandaş bizden mi bahsediyor diye, zira biraz ilim sahibi ve Furkan Vakfının faaliyetlerini bir kaç saatini vererek araştıran ve gerçekten samimi olan birisinin yazabileceği bir yazı değil bu yazı da pek samimi kardeşim siz önce şunların bir cevabını verin.
Kendinizce bişeyler yazıp bir de Tevbe 31 ile bitirmişsiniz.
Maşallah çok güzel "Yapıcı Samimi eleştiri" yapıyorsunuz da köşeye sıkınca "Ben ancak ıslah ediciyim" diyorsunuz"
Yapıcı(?) eleştirinizden bazı kesitler.
*"Kendisine hoca dedirten kibir abideleri"
*"Öncü nesil sloganıyla etrafındaki gençleri uyutan hoca efendi(!)"
*"Öncü nesil değil, ölü nesil"
Görüyorum ki yapıcı eleştiride yeni bir çığır açmışsınız, elinizi de korkak alıştırmamışsınız, Alak suresin 11,12,13 üncü ayetlerine muhatab olur muyum diye mutlaka düşünmüşsünüzdür herhalde böyle hunharca zehirinizi akıtmadan önce.
Şimdi ümmetin refahı için bu kadar endişe eden bir kardeşimiz de böylesine yapıcı(?) eleştiride bulununca insan merak ediyor, bu "Islah etme" amaçlı bu yazılar acaba hangi kusurumuzdan dolayı yazıldı. Yazıda bir cemaati sadece gidip konsolosluğun önünde eylem yapmaya vakit bulamadığı için ölü nesil ilan edecek kadar sığ birisi değildir herhalde diyip kendisi hakkında şöyle bir düşünme ihtiyacı hissediyor insan.
Yetti artık! Burama kadar geldi hiç bir iş yapmıyorsunuz insanları uyutuyorsunuz ve kendinizi (Tevbe Suresi 31'e istinaden) rab yerine koyuyorsunuz demek için bundan daha fazlası lazım nitekim.
O zaman önce eleştirene bakalım. Sonra da eleştirilene bakalım.
Acaba eleştiren kişi bu yazıyı yazma ihtiyacı hissetmeden önce
1. Furkan vakfının faaliyetlerini ne kadar incelemiştir.
2. Furkan vakfının amacının ne olduğunu ne kadar araştırmıştır
3. Bu amaç için izlenen yolun seçiminde neyin baz alındığı hususunda ne kadar bilgi sahibidir.
4. Furkan vakfının diğer cemaat liderleriyle ilişkilerinin ne kadarını biliyordur ya da görmek için ne kadar çaba sarfetmiştir.
5. Kendi içinde bulunduğu ve asıl doğruyu yaptığını düşündüğü yapılanma tam olarak ne yapmaktadır, kendisi bu yapılanmanın neresindedir, kimin doğru ya da tam kimin yanlış ya da eksik yaptığı hususunda dayanak olarak neyi kullanmıştır.
Şimdi de eleştirilen cemaat hakkında kulaktan dolma bilgilerin yerine faaliyetleri, başındaki lideri, izlenen yolu ve gerekçeleri hakkında kısaca bilgi verelim.
Bu vereceğim bilgilerin hepsi dayanaklıdır, her birini sadece sitemizde ufak bir gezinti ile bile yapıldığının/yapılmakta olduğunun delillerine ulaşılabilir. Ama görmek istemeyene yapacak birşeyimiz yok.
*** Furkan Vakfının amacı nedir?
Furkan vakfının amacı Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği oluncaya kadar mücadele etmektir.
*** Bu büyük bir iddia... Peki bunda izlenecek yol nedir? Öyle ya herkes bir yol tutmuş bu iş ancak böyle olur diyor.
Furkan vakfının izleyeceği yol Kur'an ve Sünnettir. Çünkü
1. İnsanın hayatının her anını düzenleyen, lavaboya nasıl gideceğini, nasıl evleneceğini, nasıl oturacağını, nasıl oturamayacağını öngören Allah (c.c.) Aklı kıt, ilmi kıt, geleceği bırak 200 metre önünü göremeyen insanın bu büyük davayı yayma yöntemini insanoğluna bırakacak değildir, nitekim bırakmamıştır da.
2. Daha nübüvvetin ilk yıllarında inen ayetlere bu nazar ile bakıp, Tevhid tohumunun filizlenme merhalelerinde Allah rasulunü örnek alacak bir insan, Tevhid metodunun insana bırakılmadığını alenen görecektir.
Nitekim www.furkanvakfi.net sayfasında gerek derslerde gerekse soru cevaplarda ekseri konularda peygamberi metodun nasıl olduğu (bence öyle değil de böyle olmalı diyenlerin aksine) Ayet ve Hadis delilleriyle beraber, cımbızla çekilerek değil, kapsamlı bir ilişki kurulmak yolu ile açıkça anlatılmaktadır.
*** Peki bu işin başındaki Alparslan KUYTUL kimdir, nasıl biridir.
Burada kalkıp Hocaefendinin (Her ne kadar birileri bu kelimenin sonuna ünlem koymuş olsa da Alparslan KUYTUL H.E. o birilerinden daha Hoca ve daha Efendidir) hayatını yazacak değiliz merak edenler siteden bakabilirler.
Fakat birilerinin yazdığı Hocaefendiyi bizzat görenler olarak bu ithamlara maruz kalan kişiyi size birazcık anlatalım.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Tevhid davası için 1980 yılından beridir canhıraş bir şekilde gene "Bence bu iş böyle olur deme cüretini göstermeksizin" Kur'an ve Sünnet ışığında nasıl olması gerekiyorsa o şekilde mücadelesini vermektedir.
Bunlara bizzat şahit olan kişiler olarak
- Kendisinden Gördüğümüz derslerin, anlatılan mevzuların hepsi Kur'an Sünnet ve İslam dünyasında kabul görmüş Müctehid ve Alimlerin ictihatlarıyla desteklenmiştir.
- Bu kadar eleştirilen ve şuraya çağırdık gelmedi bunu yazdık cevap bile vermedi diye ha bire hedef gösterilen hocamız kendisini tanıdığımız ilk günden beridir evine gece 2-3'ten önce pek nadiren gidebilmiştir.
Burada bir parantez açmak istiyorum. Şimdi siz oraya gelmediniz buraya gitmediniz diyorsunuz ya. Ben de sizden şikayetçiyim,
Çünkü siz (nezdinde İslam'ı tek bir noktaya odaklayıp diğer mesuliyetlerini gözardı edenler) ler Şumüllü olması gereken İslami hareketin İman, İlim İbadet, Ahlak, Cihad dinamiklerinde tam donanımlı bir nesil yetiştirme çağrımıza hep olumsuz cevap verdiniz, bizleri yanlız bıraktınız, Gözlerinizin önünde alenen duran bu zillet sebebini gömezden geldiniz, bataklığı kurutmak yerine bataklıktan çıkan pis kokuları parfümle bastırmaya çalıştınız bu nedenle bu davayı hakkıyla yerine getirmek isteyenler sayıca azınlıkta kaldı. Görev büyük ama sayı az olunca bu davaya gece gündüz koşuşturan bizler kibirli ilan edilirken, güzel kokular saçıp aslında bataklığı kurutma görevini göze alamayan sizler de (kendinizce) halk kahramanı oldunuz.
Planlı programlı bir peygamberin ümmeti bu kadar sığ olmamalı.
Kainatı ve dahi zamanı yaratan Allah'ın kulları bir medeniyet İddiası olan Kur'an'ı bırakıp da kendince çözümler üretmememeli.
- Hocamızı ben yaklaşık 15 yıldır tanımaktayım, ve bu davanın içindeki hocalarım (bunu bastıra bastıra belirtmek istiyorum hocalarım. Her biri elhamdulillah birer Alparslan Kuytul olma yolunda, (iddianızın aksine) ben bilmem hocam bilir cahiliyesinden uzak ama Haramı açıkça emretmedikçe uyunuz emrine hakkıyla riayet eden hocalarım) daha da uzun bir zamandır tanımaktalar.
Bir insanın, samimi olmayan bir insanın ya da ne yapacağı hakkında pek de fikri olmayan bir insanın hayatının her döneminde istikrar gösteremeyeceğini, samimi değil ise çok kısa bir zamanda patlak vereceğini çok defa tecrübe etmiş ve etmekte olan bizler gördük ki
- Hocamızın bu süre boyunca anlattığınıda ve yaşadığında hiç bir zaman değişiklik olmadı, çelişme olmadı (Gene sitemizde 95 yılından bu güne kadar ki bütün dersleri ve cevapları mevcuttur)
- Kaynak Kur'an ve Sünnet olunca "Böyle yanlışmış bi de böyle deneyelim" şeklinde bir değişiklik olmadı
- Her koşulda ve ortamda temposunda en ufak bir azalma olmadı, bilakis 28. Şubat döneminde herkes kepenkleri kapatırken, tırsıp faaliyetlere ara verirken veyahut faaliyet alanını daraltırken hocamız faaliyetlerin daha da artmasını istedi ve öyle de oldu elhamdulillah
- Bir kez olsun İslamdan taviz vermedi
- Babadan zengin olduğu halde asgari gereksiniminde başka bir mala tenezzül etmedi, 20 yıl boyunca aynı eşyaları kullandı, orta tabakasının elinde bulunmayan bir eşyayı evine sokmadı.
- Bir gün de görmedik ki hele ben bugün tatil yapayım, dinleneyim, gezeyim demedi. Hayatının her dönemini Talim, Terbiye ve Teşkil ile geçirdi.
Velhasıl birisi hakkında atıp tutmadan önce hele hele bu mevzu din konusunda ise önce insan hem kendini tartmalı hem de o kişinin icraatına bir bakmalı, bu adam ne diyor, dayanağı nedir, icraatları nelerdir, ne zamandır bunlarla uğraşıyor, amacı nedir diye.
Şimdi ölü nesil diyorsunuz ya.
Bir tarafta beni mıymıntı bir din anlayışından sıyırıp Gerçek İslam'ı gerçek Tevhid'i gerçek Resulu anlatan, canını dişine takmış, ömrünü bu yola adamış, ve üflemeyle yıkılmayacak, hakla batılı kolayca ayırdedebilecek, şuurlu, bilgili ve aydın alim kadrosu yetiştirmeyi ve bunları hiyerarşik bir şekilde, peygamberi metoda uygun olarak örgütleyerek, Ceddinden devraldığı tevhid bayrağını nesline taşımayı gaye edinmiş bir Hocaefendi, diğer tarafta ise kendi akıllarına dayanarak kestirme sandıkları yolda ha bire başa saran ve Bu davanın sahibi de komutanı da Allah ise o zaman bunun usülünü de danışacağımız kişi de Allah ve Resuludür gibi çok basit bir düsturu bile mantığına kabul ettiremeyen şahıslar, partiler, kalabalıklar.
Kimse kusura bakmasın, rabbime hamdolsun ki medeniyetin kendisini de buna giden yolu da bize gösterdi. Allah Hocamızdan razı olsun ki bizi bundan haberdar etti, "bence"lerin aksine Allah'ça Resul'ce diye diye her birini tek tek bize gösterdi.
Biz belledik ki. Bize düşen Rabbimizi tanımak, Peygamberimizi tanımak, Her yönüyle örnek almak, bu uzun ve beşeri aklımızla sebeb ve sonuçlarını kestiremeyeceğimiz ancak her konuda açıkça örnek gösterilen kurallar çerçevesinde görevimizi yerine getirmek, ve hükmü Allah'a bırakmaktır.
Biz belledik ki o resul
Bir insandı,
Bir peygamberdi,
Bir çobandı,
Bir liderdi,
Bir ticaret esnafıydı,
Bir devlet adamıydı,
Bir komutandı,
Bir öğretmendi,
Bir öğrenciydi,
Bir yetimdi,
Bir öksüzdü,
Bir koca idi,
Bir arkadaş idi,
Bir işçi idi,
Bir işveren idi,
Bir dava adamı idi,
Bir mücadele adamı idi,
O Yürüyen Kur'an idi,
O Önder idi, o her konuda örnek idi.
Biz biliyoruz ki Allah azze ve celle Müzemmil, Müdessir, Alak, Kalem surelerinde davayı yüklerken yolunu da gösterdi.
Biz biliyoruz ki rabbimiz peygamberimizi dahi kaç yerde uyardı,
Kalk ve gecenin bir vakti namaz kıl dedi, çünkü sana bir yük yükleyeğiz dedi,
Sakın kafire itaat etme dedi,
Onlara azıcık meyledersen kendine bir yardımcı bulamazsın dedi,
Fiili taarruz günleri de gelecek dedi,
Biz gene biliyoruz ki,
O (Resul) kendi heva ve hevesinden konuşmaz dedi.
O'nun ahlakı (yaşayışı, hareketleri, düşünceleri) yüksektir dedi,
O'na her konuda itaat edin dedi,
Beni ve O'nu mallarınızdan, eşlerinizden, çocuklarınızdan, işinizden önde tutacaksınız dedi.
Bir konu hakkında ihtilafa düştüğünüzde onu Allah ve Resulüne götürün dedi.
Biz gene biliyoruz ki
Yerin göğün, zamanın ve mekanın yaratıcısı olan, yüce ilim ve kudret sahibi Allah hareket metodunun her aşamasını nakış gibi işlemiştir ve gözlerimizin önüne apaçık sermiştir.
Biz bütün bunlara şeksiz ve şüphesiz iman ettik. Allah ve Resulunün hüküm koyduğu, fikir beyan ettiği, yaptığı, rıza gösterdiği veya kınadığı hiç bir konuda kendi fikrimizi beyan etme cür'etini göstermekten Allah sığındık.
Ve yine hocamız ve cemaatimiz bu düsturları adab ve niyet-i saliha ile öğrenmek, uygulamak ve öğreterek her bir bireye yaymayı, yaydıktan sonra onları da bu yolda örgütlemeyi,
Tabiri caizse bedir ehlini, şu an dünyada yayılmış fitne karşısında ilmiyle, ameliyle, teşkiliyle durabilecek, nasıl duracağını ve ayırdedebileceğini Kur'an ve Sünnet temelinden bilen bir öncü nesili yetiştirme gayreti ile herşeylerini ortaya koymuşlardır.
Hareket metodumuz hakkında bir rahatsızlığımız yoktur, çünkü bu konuda örneğimiz ve önderimiz Allah Resulüdür.
Hareket metodu hakkında Allah Resulunün hayatında olmayan bir örnek daha bulamadık ki kendimiz aklımızla bunu telafi edelim.
Bu yüce davayı bizim insiyatifimize bırakmayan Allah'a hamdolsun.
Daha kestirmesini bulduk diyenlere de Allah akıl fikir versin.
Bu yöndeki çalışmalarımızı ve dünya üzerindeki Müslüman kardeşlermizi ile ilgili koşuşturmalarımızı görmezden gelip, kıstas olarak sadece elçilik önünde beklemeyi gösterenlere, bu kadar emeği böylece zayi etmeye çalışanlara Allah Müstehakını versin.
Kısaca birşeyler yazalım dedik ama gene abarttık. Unuttuysak, konudan saptıysak Allah (c.c.) affetsin. Niyemizi ve derdimizi anlamak isteyene aksetsin. Fitne peşinde olanların fitnelerini başlarına çalsın.
Selametle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder